KASIM2021 Reşat Yörük
Şifre dediğin, iç çamaşırına benzer
Şifre dediğin, iç çamaşırına benzer Rakamlarla aram oldum olası iyi değildir. Cep telefonumu açmak için kullandığım parmak izi modu arıza yapmış geçen gün. Benden şifre istedi o akıllı cihaz. Yazdım 4 rakam. Baktım eksik; bir tane daha istiyor. Yazacağım yazmasına da, hangisini? Her bir yanım şifre dolu. Neredeyse donumuzda bile rakam ve harf kombinasyonları var. Hele bir tanesini gördüm, bilgisayar masasındaki çekmecenin yan yüzünde; Nazilerin kullandığı Enigma şifresi yanında halt etmiş. Nasıl bir ruh haliyle yazdıysam artık! Şartlandırdılar tabii… En az 8 karakter olsun. Rakam olsun, büyük harf olsun; e iki tane de küçük harf koy içine. Özel karakter ekle biraz. Aman dikkat et, içinde doğum tarihinden, isminden karakterler olmasın. O olsun, bu olsun ama tekrar olmasın. Hani şarkıda var ya! Saçları samur, gözleri mahmur, biraz da şirin olsun / Kaşı gözü kara olursa olsun, yanağında bir beni mutlaka olsun / Endamı şanlı, sohbeti tatlı, biraz da şahin olsun / Gözleri şahbaz, gerdanı beyaz, biraz da tombul olsun / Yan bakışı yaksın, cilvesi yıksın/ Olursa böylesi olsun. Bizim şifre işimiz de o hesap! Yanağında bir beni eksik. Olay bununla da bitmiyor tabii. Bir de parola meselesi var hayatımızda. Arada bir değiştirmeniz lazım. Değiştirirken de dikkat edeceksin; önceki parolalarından biri olmasın. Doğum yerin olmasın. Hem yaşamına bakıp kolay tahmin edilemez bir şey olsun hem de unutmayacağın… Evet, teknolojik olanaklarla birlikte konforumuz da artıyor ama bu konforun devamı için şifrelere bağlıyız maalesef. Sanki yaşamın şifresi çözüldükçe bizim şifrelerimiz de çoğalıyor gibi... Sizi bilmem ama benim için şifreler, modern dünyanın baş belası. 10-15 yıl öncesine kadar böyle bir derdimiz yoktu. Ne güzeldi o günler. ATM önünde apışıp kalmak Sanırım her şey akıllı telefonumun şifreleri ile başladı. Önce PİK ve PUK kodlarını yazdım bir kenara. Sonra açılış şifresini ezberledim. Belki unuturum diye not ettim onu da… Gerektiğinde bu şifreleri yazmazsanız hattınız bloke olabilir dediler çünkü. Çok fena olmuştum. Sanki dünyanın sonu gelecekmiş gibi… Banka kartları daha büyük bir dert. Para çekerken ya da “temaslı” alışverişte kullandığım şifreler ayrı, internet bankacılığında kullandığım şifreler ayrı. Üstelik güvenlik için ayda bir değiştiriyorum. Kimsenin eline geçmesin diye yazdığım yeri bazen kendim bile bulamıyorum. ATM’nin önünde apışıp kalmışlığım çoktur, yahu bunun şifresi neydi diye… Bir de alışveriş onayı için yollanan “anlık” şifreler var. Ama o en kolayı… Vatandaşlık işlerimiz, vergi ve trafik borçlarını sorgulama gibi prosedürler için E-Devlet’e girmek gerekiyor. Şifreyle tabii... Üstelik yüksek güvenlikli olacak. Rakam ve harflerle öyle bir dizin yapmışım ki, Da Vinci gelse çözemez. Seyahate gitmeyi planlarken, belki uygun fiyatlı uçak biletleri denk gelir diye üye oldum bir siteye. Şimdi her girişte şifre soruyorlar. Yazdım onu da bir yere… Konsere gidelim desen, internetten bilet almak için şifre geriyor. Yaz bir kenara! Oğlumuz Eskişehir’de okuyor. Otobüsle gidip gelecek mecburen… Madem sık sık bilet alacağız, o zaman o firmanın sitesine üye olalım dedik. Karşımıza çıkan ilk şey yine şifre oldu. E unutmamak lazım tabii… Not ettim bir yere… Apartmana girerken şifre, bilgisayara girerken şifre… İşyerinde ayrı, evde ayrı. İnternete bağlanırken, mail kutunu açarken… Facebook, Instagram, Whatsapp, Spotify… Hepsine ayrı bir şifre. E-nabız’a bakıp aşı sırası almak, digital tv izlemek… Güzel bir bavul almıştık geçen yıl. O bile şifreli. Yazdığım yeri bulamadığımdan aldığımız gibi duruyor öylece. Züğürt tesellisi İnternet alışverişi için girdiğimiz sitelerde kaç kez şifreyle muhatap olduğumuzu hiç düşündünüz mü? Siteye gir, şifre! Ödeme yap, şifre! Onay ver, şifre! Kargodaki ürünün takibini yap, şifre! “Şifremi unuttum, bana yenisini gönder” derseniz, bu kez yıllar önce seçtiğiniz güvenlik sorusu karşınıza çıkabilir. 8 tane resim içinden soruyorlar mesela… - Siz 3 yıl önce bunlardan birini beğenmiştiniz ya! - Eeeee! - Bilin bakalım hangisi? - Haksızlık amaaa! Ben bunu not etmemiştim kiii! - O zaman şifre alma işlemini yeniden başlatmanız gerekecek. - Haayııır! Bana bunu yapamazsınııız! Yakarım kendimi valla! Bilen için anahtar, bilmeyen için kilittir şifre. Hatta onu iç çamaşırına benzetenler bile var: Düzenli değiştir, ortalıkta bırakma, başkasına verme! Hepimiz paranoyak olduk. Aramızda şifreleri şifreleyerek kendi sunucusunda saklayanlar bile var. Tek bir olumlu tarafı var şu şifre işinin… Artan şifrelerin sayısı, insan beynine olumlu etki yapıyormuş. Züğürt tesellisi dedikleri bu olsa gerek.
E-DERGİ İzmir Life şimdi internette.
Tıklayın, okuyun...
Eylül/Ekim 2025 sayısında neler vardı göz atın!
AYIN MEKANLARI GÜL KEBAP

İşte istisna mekânlardan biridir Gül Kebap... Kuruluş tarihi 1949. Gül Kebap’ın özelliği sadece “iyi köfte” yapıyor olması değil. Gül Kebap yetmiş altı yıldır aynı yerde ve dördüncü kuşağın yönetiminde. “Sefer tası” misali üç katlı daracık mekânında müdavimlerinin vazgeçemediği adres. Hayranlık uyandıracak bir çaba değil midir bu? İşini, kalitesini koruyarak yapan tam bir aile işletmesi… Kurucu Mehmet Ali Gülgeze, Girit’in üçüncü büyük şehri Resmo’dan İzmir’e göçle gelmiş. Çanakkale’de savaşmış. Bayrağı, ikinci kuşak oğulları Mustafa ve Muhsin Gülgeze devralmış… Ardından torun Hüsnü Gülgeze. Ve bugün dördüncü kuşak Hüsnü’nün oğlu Burak Muhsin işin başında. “Bir Kemeraltı klasiği” olarak Gül Kebap, esnaf lokantası köfteciliğini ilk günden bugüne değişmeyen formül ve sunum geleneğiyle tavizsiz sürdürüyor.

FİLİBELİ HAN

Filibeli Han Eski İzmirlilerin hatıralarındaki Şükran Oteli, özenli bir yenileme süreci sonrasında sahiplerinin soyadını alan "Filibeli Han" Kemeraltı Çarşısı'nın yeni cazibe merkezi olarak hizmete açıldı. Günümüz ihtiyaçlarına uygun yiyecek içecek mekanlarının yer aldığı Filibeli Han'ın üst katı da keşke çeşitli el sanatları üretiminin yapıldığı atölyelere açılsa... Bizim dikkatimizden kaçmış olabilir ama binanın kısa bir tarihinin yabancı dilleri de kapsayacak şekilde bir köşede yer alması çok doğru olurdu diye düşünüyoruz.

BOŞNAKYA

Boşnakya Filibeli Han'ın yan sokağa açılan çıkışında sevimli olduğu kadar lezzetli ürünler sunan "Boşnakya" isimli bir mekan var. Kıymalı Boşnak böreği, peynirli, patatesli ve patlıcanlı börekler, yaprak sarma ve haşhaşlı börek gibi lezzetlerin ağız sulandırdığı mekanda demli bir çay veya reyhan şerbeti yanında poğaçalar ve harika tatlılar deneyebilirsiniz.Antakya'nın çıtır kabak ve kömbesi, bougatsa Selanik tatlısı, medovik Rus pastası, triliçe tatlıları sizi bekliyor. Cuma günleri menüye mantı da ekleniyor. Boşnakya'ya uğramayı ihmal etmeyin.